17 Mart 2012 Cumartesi

Yalın - Radikal Röportajı!


Tarih:05-06-2005
Radikal Gazetesi
Başlık: 'Yalın' bir insanın romantik yaklaşımı
Yalın, 'Bir Bakmışsın' isimli albümüyle insanları yine romantizmin doruklarında gezdiriyor. Peki, kendisi de bu kadar romantik mi?
İSTANBUL - Geçen gün yine 'Romantizm öldü, aşk bitti, her şeyi tükettik' filan diye söylenirken, karşıma durduk yerde bir romantizm çıktı. 'Zalim' isimli parçasıyla geçen yaz kafalarımızı bir hayli ütüleyen Yalın'ın yeni albümü 'Bir Bakmışsın'ın orijinal LP'siydi beni romantize eden. Pasaj Müzik'in hem promosyon, hem de dinleyenleri o eski 'pikap-plak' günlerine götürmesi amacıyla basılan bu LP'yi görünce ve dinleyince ister istemez gerçekten de eski günlere gittim. İnsan, Yalın'ı dinlerken gerçekten de, yıllar öncesinden kalbine gömdüğü ilk aşkları, aldatılmaları, terk edilişleri filan anımsayıp, hafiften bir bete giriyor. 
Şarkı sözleri, besteler öyle yani. Gencecik bir adamdaki bu romantika durumlarını merak ettim. Gerçekten öyle biri miydi yoksa yeni bir trend miydi bu romantik şarkılar? Üşenmedim, gittim araştırdım. 
Yeni albümünüz de liste başı oldu. İnsanlar o eski romantik günleri mi özlediler sizce, onun için mi böyle şarkılar yapıyorsunuz?

İnsanların romantizmi özlemesi gibi bir durum yok. Romantizm içerlerde bir yerlerde hep var. En sert insanın bile içinde bir duygusallık, romantizm vardır kesinlikle. Ben şuna bağlıyorum; etrafta yapılan işleri çok sentetik ve yapmacık buluyorum. Söylenen lafların hepsinin ve yapılan müziklerin hepsinin, her şeyin planlı ve o plan doğrultusunda bir müziğe ulaştığını düşünüyorum. Biz böyle albüm yapmıyoruz, ben ne böyle besteler yapıyorum, ne de böyle sözler yazıyorum, ne de aranje ederken, bunu planlarla kaygılarla yapıyorum.

Evet, ilişkilere daha sert bakan, radikal kararlı şarkı sözleri var genelde.
Ben isim vermeyeceğim ama kullanılan kaba kelimeler. Kaba olduğu zaman da normal olduğu zaman da, nasıl diyeyim, hepsi hesaplanmış şarkılar. Adam bunu dinlesin de şöyle hissetsin, şöyle dans etsin, şöyle zıplasın diye yapılıyor. Yani gece kulübü işi. Ben gece kulüplerinin isim isim hesaplanarak, şarkılar yapıldığını duyuyorum yani 'Şurada şu dinlenir, böyle yaparsak şurası çalar' gibi.

Şarkılarında genellikle zalim kadınlar tarafından horlanıp acı çeken bir adam portresi var. Nedir bu yani?
Yani şöyle bir şey, bu aşkı tanımlamayla ilgili bir şey. Hem dile getirmekle hem de içinde yaşamakla alakalı bir şey. Ben şöyle düşünüyorum, aşk içinde acı varsa aşktır. Seni mutsuz ediyor, seni düşündürüyorsa, seni rahat uyutmuyorsa aşk var. Elde edilmeyen aşkı elde edince, bir yerden sonra sıkılmaya başlıyorsun, o bir alışkanlığa dönüşüyor ve değerini kaybediyor. Bu, insanın doğasıyla alakalı bir şey. İnsan yeni bir şey alırken heveslenir, ondan sonra alışkanlığa dönüşür ve ilk etkisini yitirir. Ama aşk ulaşamama ve bir şekilde erişememeyi içinde barındırdığı için aşktır. Aşktan bahsediyorsak, onun içinde bir elde edememe ve bir kaybetme durumu olmalı. Aşk o zaman aşk oluyor. 
Bana mı öyle geldi, biraz mazoşist bir yaklaşım değil mi bu?
Ben bunları yaşadım. Fakat, bir şeyi anlayabilmek ve çözebilmek için çok fazla yaşamış olmaya gerek yok. Bir tanesi bile yeter insana zaman zaman. Ben yaşadığım her şeyi sonuna kadar, dibine kadar ve çok yoğun yaşamayı seven bir insanım. En derinine inerim ve onun için de detayları bilirim. Öyle bir aşktan bahsedeceksem eğer, gerekli altyapıyı oluşturmuş olurum zaten. Bunun için çok fazla ilişki yaşamaya da gerek yok. Bir kere, iki kere kaybetmekle de, insan bu acıyı, şu an yaptığım şarkıları yazabilecek kadar öğreniyor.

Hayata karşı bu romantik duruşun nereden kaynaklanıyor?
İnsanın karakteri, kişiliği ailesiyle birlikte geliştiği için oldu bu. Benim ailem her şeye karşı duyarlı bir aile. Kendi içinde birbirlerini çok seven ve birbirlerine karşı her türlü iyi duyguyu besleyen, naif ve samimi bir aile. Onların bana verdiği çok şey var. Bu gerçekten aile ile çok alakalı bir şey. Bazı olaylara karşı duyarlı olabilmek. İnsanın içinde bir acıma duygusu, şefkat olur, hepsi romantizmin içinde var ve sizi onlar şekillendiriyor. Bir süre sonra da, aşk hayatınıza da böyle bakmaya başlıyorsunuz. O bence çok önemli. Şarkılar da buradan geliyor. 
Yani sizi romantik mi yetiştirdiler?
Romantik yetiştirdiler denmez ona. Yetiştirme tarzlarının içinde ben romantizmimi kaybetmedim denir. Herkesin içinde de var olan romantizm bende de var. Bazı insanlar bunu kaybetmiş, ben yetiştirilme tarzımdan dolayı bunu kaybetmedim ve hâlâ koruyorum. Bunun için de, beni romantik olarak yetiştirmeleri gerekmiyordu zaten.

Bunun zararları da oluyor mu, hani acı çekmek gibi filan?
Oluyor tabii. Ama aşkın ne kadar değerli ve romantik olacağını taraflar belirler. Taraflardan bir tanesi ben olduğuma göre romantik oluyor. Başa çıkamadığım noktalarda ağladım filan yani. Bunalıma girecek bir şey olmadı ama böyle mide ağrıları ve acıları çok yaşadım. Ama o güzel de bir şeydir, değişiktir.

Bir de kusura bakmayın ama şarkılar pek böyle birbirine benziyor gibi.
Yani şöyle 'Birinci albümle aynı şeyi yapmış' denildi. Ben birinci albümü yapmışım ve belirli bir tarzı ortaya koymaya çalışan bir insanım. İkinci albümde o tarzdan hemen vazgeçme şansı yok. Yani 'Bu böyle bir adamdır' ama üçüncü albümde hâlâ sound'u değişmemişse, aynı şeyleri yapıyorsa bu hatadır.

Bir yıldır meşhur birisiniz. 'Hayatınızda ne değişti?' diye sorsam diyorum.
Değişiklikler olmaz mı. Beni en çok sıkan şey sorumluluk. Kendime karşı olan sorumluluğum en başta, onun dışında aileme karşı olan sorumluluğum, çevremde birlikte çalıştığım insanlara karşı sorumluluğum, orkestraya karşı, prodüktöre karşı, plak şirketine karşı... Bir yerden sonra 23 yaşında bir insanın kolay kaldırabileceği bir şey değil bunlar.

Bu arada Mine Çayıroğlu meselesi var. Gazetelerde gördüm çünkü.
Aşk hayatımı ben de gazetelerden takip ediyor, şaşırıyorum yani. Birinin elini tuttuğum bir tane bile fotoğrafım çıkmadı hiçbir yerde. İki tane resim yan yana kullanıyorlar. Yok öyle bir şey. Onun için de, insanlar beni biriyle el ele görmeden hiçbir şeye inanmasınlar.

Yanlış anlama ama olur da, ya bir erkek arkadaşla el ele görürsek?
Allah korusun...

0 comments:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Blogger Templates