17 Mart 2012 Cumartesi

Yalın - Radikal Röportajı!


Tarih: 07/04/2007
Aslı Çakır



'Radyo muyum ki hep farklı müzik yapayım'
Önce bir-iki kişiydiler. Radyoda onun şarkısı çalmaya başladığında 'Dur değiştirme' diyenler. Sonra bu kızların sayısı arttı. 'Böyle, ne bileyim çok içten, sıcak' buluyorlardı Yalın'ı, sesini, şarkılarını... Sonra onlara erkekler eklendi. Onların nedenleri farklıydı. 'Abi, adam müziğini yapıyor', 'Bak her şey akustik'ti. Bana aynı geliyordu şarkılar. Zaten slow'du. Söyleyişi de sanki tekdüze miydi?
Ama öyle bir parlamıştı ki... Ben de biliyordum 'Zalim, oyun bozan'ı. Sonra söyleşiye giderken bir baktım dilimde 'Küçücüğüm, her şeyim, n'olur çok uzaklara gitme...' Bayağı da söylüyordum şarkıyı, neredeyse sonuna kadar. Nasıl yerleştiyse?.. Üçüncü yılında üçüncü albümünü çıkardı Yalın: 'Herşey Sensin'. Los Angeles'lara gitti, yabancı müzisyenlerle çalıştı. Yine tüm enstrümanların canlı çalındığı, bol aşklı, slow ağırlıklı bir albüm yaptı. Biz de buluştuk.
Ufak tefek bir adam. Sakin sakin konuşan, aralarda güzel güzel gülümseyen. Bir genç kız dergisi röportajı için harika... 'En sevdiğim yemek mantı' gibi cevapları hemen veriyor. Ben bir ara 'meme' falan deyince kıkırdıyor. Öyle depresif, buğulu bakan bir durumu yok. Hatta şirinlik timsali de değilmiş. Playstation oynamaya bayılan, Nişantaşı menşeili, 27 yaşında bir genç erkek işte. Yaptığı işin kurallarının farkında. Gerekirse sevgilisiyle Taksim'de el ele yürümekten feragat edebileceğini söylüyor.
Yani Yalın aynı Yalın; üç yıldır gördüğümüz, dinlediğimiz...

Bu albümde Michael Jackson, Eric Clapton, Shakira gibi ünlülerle çalan müzisyenlerle çalıştınız. Yabancılar şarkılarınızı beğendiler mi?
Göğsümü gere gere söyleyeceğim; çalıştığım her yabancı isim artık bir Türkiye aşığı. Onlara İstanbul'dan tatlılar, çaylar götürdük. Bizi o kadar sevdiler ki...

Müziğiniz için ne dediler?
Hepsi "Nasıl yapıyorsan, sözleri hiç anlamıyoruz ama duygulanıyoruz şarkılarında" dedi. 
'Küfürüm de var, erkek muhabbetim de'
Üçüncü albümde müziğinizde, yorumunuzda, sözlerinizde bir şeyler değişti mi? Sizin icin "Hep aynı şarkılar, hep aynı ses" diyenlere ne diyeceksiniz?
Besteler değişemez. Çünkü ben yapıyorum. Her müzisyenin bir karakteri var, müziğe bir yaklaşımı var. O değişmez. Bu albümde yine benim şarkılarım var. İlk iki albümle aralarında uçurumlar olması beklenemez. Bugün Sezen Aksu'nun her yaptığı şarkı, Sezen Aksu şarkısı. Dinler dinlemez anlaşılıyor. Öylesine dinleyen birileri "Bu adam da hep aynı şarkıları yapıyor" diyebilir. Ama bu da benim için güzel bir şey. Bir tavır koymuşum demek ki ortaya. Ben radyo değilim ki, her düğmeye bastığında ayrı bir müzik tarzı çıksın.

Londra'da mı yaşıyorsunuz hâlâ?
Geçen senemi orada geçirdim. Tekrar dönmeyi istiyorum ama konserler falan ekime kadar sarkacak. Okulumun da devamını, Bilgi Üniversitesi'ne taşıdım. Los Angeles'tan döndük, şubat ayında sekiz dersten sınava girdim. Hepsinden de iyi notlarla geçtim. Albüm çalışması aralarında ders çalışıyordum. Şimdi 10 dersim kaldı. Onları da bitireceğim.

Bitireceksiniz ve ne yapacaksınız?
Diplomamı alacağım elime.

Tamam, alıp ne yapacaksınız? Ekonomi mi?
Yüzdüm yüzdüm, kuyruğuna geldim artık. Birinci sınıfta olsam belki bitiremezdim ama 10 tane dersim kaldı yani.

Siz o temiz çocuklarındasınız. Sanki küfür etmeyen, kızlara laf atmayan, erkekler arasında 'karı-kız' muhabbetlerine girmeyen biri gibi görünüyorsunuz. 
O kadar da kibar değilim. Tamam, kızlara laf atmam tabii ama onu kendi egomdan dolayı yapmam.

Maç seyrederken küfreder misiniz özetle?
Etmez miyim... Hele maç seyrederken... Erkeklerle kız muhabbeti de yaparım. Ama kibar olunması gereken yerde kibar olurum. Ayrıca "Ben hiç küfretmem, kadınlarla ilgili konuşmam" diyen erkeğe de inanmıyorum yani. 
'Öyle bir laf ederim ki ona üç ay yeter'
Hiç böyle ünlü olma, artist olma hayaliniz var mıydı?
Birinci günden beri "Şöhret olayım, ünlü olayım" demedim. Güzel şarkılar yaptığıma inanıyordum ve insanların da bu şarkıları duymasını istiyordum. Ben hep 15-20 bin kişinin ben mikrofonu uzattığımda şarkılarımı söylemesini hayal ettim. Rumelihisarı'na ailemle konser izlemeye giderdik. Annemlere "Ben de o sahnede şarkı söyleyeceğim" derdim.

Buna inanır mısınız? Söyleyince, inanınca olacağına...
Valla ben bunu bileğime kazıttım. Bu dövmede Latince "İnanmak başarmaktır" yazıyor. Söylem, ağızdan çıkan laf evrende çok önemlidir. Hep iyi konuşmak lazım ki iyi dönsün.

O zaman siz tanıtıldığınız gibi aşk acıları içinde mahvolan, depresif bir adam olamazsınız. 
Ama şarkılarımı incelerseniz hepsinde "İyi olacağım" diyorum. Ben hiçbir zaman "Aşkımdan öleceğim" demedim. Türkiye'de çok gündemde olan insanlar var. Onlar her dakika bir programa çıkıp kendilerini anlatabiliyorlar. Ben biraz daha gizemli kalmayı seçtiğim için kendimi çok da ifade edemiyorum.

Yani sizinle kulübe de gidebiliyoruz, sabaha kadar eğlenip kahkahalar atabiliyoruz...
Elbette. Eğlenmeyi çok severim.

Nasıl eğleniyorsunuz?
Yemek için dışarı çıkarım. Balıktan iyi anlarım. Balık tutmayı da çok severim. İyi DJ varsa kulüplere giderim.

Lisede, tatillerde kızlara gitar çalan çocuktunuz herhalde. Kızlar da hayran tabii... 
Evet, 16-17 yaşına kadar öyleydim. Kızlar da gitar çalan erkekleri severler. Öyle bir durum vardı.

Herkes size aşk soruyor. Ama sormamak da elde değil ki... O şarkılar, o naiflik, o gitar... Sanki güller, mumlar, sürprizlerle dolu birisiniz. Öyle mi?
Karşındakini mutlu edecek özel şeyler bir ilişki boyunca belki bir belki iki defa yapılmalıdır. Düşünebiliyor musunuz, her dakika güller alan, kapında yatan birini... Böyle bir ilişkinin sıhhatli olmadığına inanıyorum.

Siz ne yapıyorsunuz sıhhatli bir ilişki için?
Ben samimi ve dürüst bir insanımdır. Dürüstlüğün ilişkiyi çok uzun süre götüreceğine inanıyorum. Küçük sürprizler yapmayı çok severim ama dediğim gibi abartmadan...

Küçük sürprizlerden kastınız ne? Kocam bir gün "Sana sürprizim var" dedi ve pastırma paketini uzattı. 
Yok, öyle bir sürpriz değil. Pastırma biraz ilginç olmuş tabii. Bir sabah kalkıp güller almak da bir sürprizdir, çok sevdiği bir yere yemeğe götürmek de...

Ben sizinle olsam, ilgisiz kalsam "Allah kahretmesin seni. Şarkılarında böyle böyle demeyi biliyorsun ama" diye dırlanırım. Yani sizden daha fazlası beklenebilir. 
Vardır bende de. Hiç beklenmedik bir anda öyle bir laf ederim ki üç ay bir şey duymasa da olur benden. O ona yeter.

* * * * * 
'Aşk olayını ağıza sakız etmemeli'
Tuba Ünsal güzel, seksi olabilir ama daha çok sevimli bir kız gibi. Siz seksiden önce sempatik kadın sevenlerden misiniz? Kırmızı oje yerine french denen o önü beyaz, üstü açık renk ojeli manikürü tercih edenlerden misiniz? 
Hakikaten bana "Kadında ne oje seversin?" diye soruyorlardı, ben de "French" diyordum. Öğrenmiştim o sevdiğim ojeyi. Benim için kadında doğallık çok önemli. Daha duru, daha sade kadınları seviyorum. Gözlerinin içinin gülüyor olması, gülümsemesi, nasıl konuştuğu, konuşurken ellerini nasıl kullandığı... Beni daha çok böyle şeyler etkiliyor.

Tuba'yla barıştığınıza dair haberler çıktı. Doğru mu? 
Bu konularda konuşmak istemiyorum. İnsanlar bir ilişki yaşarlar. Bu ilişki içinde küserler de, barışırlar da. Bunun her anını herkesle paylaşırsan, insanların ağzına çok laf vermiş oluyorsun. O zaman gelip sana "Bir ayrılıp bir barışıyorsunuz Yalın bey. Reklam mı yapıyorsunuz?" derler işte.

Karşı taraf konuşunca çıldırmıyor musunuz?
Ünlü, ünsüz; iki kişi arasında yaşananlar onların arasında kalmalı. Ayrıca zaman lazım. Ayrılırsın, "Ayrıldık" dersin, belki üçüncü gün pişman olup barışacaksın... Biz beraberiz diye ilk günden çıkarsın, üçüncü gün düşündüğün gibi bir insan çıkmaz. Aşk olayını ağıza çok sakız etmemekte fayda var.

0 comments:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Blogger Templates