17 Mart 2012 Cumartesi

Yalın - Hürriyet/Kelebek Röportajı!




Tarihi: 23 Mart 2006 
İlişkilerimde çılgın değilim


Uzun zamandır yaşamını Londra-İstanbul hattında sürdüren Yalın, İngiltere’de hem öğrenimine hem de yeni şarkılar yaratmaya devam ediyor. Hello dergisi, geçtiğimiz günlerde Yalın’ın peşine düştü ve onunla Londra sokaklarında dolaşıp en sevdiği mekanları gezerken, bir yandan da genç şarkıcı hakkında merak edilen sorulara yanıt aradı.


Onu tanıyalı henüz iki yıl oldu ama o farklı müziği ve duruşuyla kendini bambaşka bir yere oturttu. İlk başlarda sadece sesi ve şarkısıyla tanıdığımız o gizemli adamı, tanıdıkça daha çok sevdik. İlk albümünün ardından ikinci albümüyle de bizleri şaşırtmadı ve en az "Zalim" kadar dilimize takıldı her bir yeni şarkısı... Yeni albümünü hazırlarken kendi başına kalabilmek için gittiği Londra’da yedi aydır sakin bir hayat yaşıyor. Sık sık gidip geldiği Türkiye’den hiç kopmadan, kendini geliştirebileceğine inandığı bu şehirde bir yandan da eğitimine devam ediyor. 


- Londra’ya geliş amacın neydi?


Londra’ya hem okul için hem de bir sonraki albüme şarkıları yazarken daha rahat olmak için geldim. İstanbul’daki yaşamın içinde olmak, beni günlük hayatın monotonluğuna çok fazla sokuyordu. İstanbul’da olunca çok fazla işin içinde kalıyordum. Çok problem var ve onlarla uğraşmak zorundayım. Burada daha yalnızım, daha kendimleyim. Bu yüzden şarkılarımı yaparken de daha kolaylık yaşıyorum. İnsanları özlüyorum, bu özlem de beni ayrı bir motive ediyor. 


- Peki neden Londra?


Konserler vermek zorundayım; 15-20 günde bir Türkiye’ye gelip gitmem gerekiyor. Londra bu anlamda yakın bir mesafede. Ayrıca Londra’ya karşı her zaman özel bir ilgim ve sevgim vardı. Burada yaşamaya başlamadan önce de, senede 5-6 defa Londra’ya gelirdim. Hem şehri severim, hem de İngilizlerin yaşam tarzını, yaşama bakış açılarını... İngiliz rock müziği dinlerim mesela, İngiliz gruplarını severim. Burada kendimi geliştirebildiğimi hissediyorum; hiçbir şey yapmasanız da sırf müzik kanallarını, müzik dergilerini, konserleri takip ederek bile kendinizi geliştirebiliyorsunuz. Müziğe bakış açınızı genişletiyorsunuz, modern müziği takip edebiliyorsunuz. Burada gerçekten hem kafa hem de müzikal bakış olarak geliştiğime inanıyorum.


- Londra’da ne okuyorsun?


Bilgi Üniversitesi’nde okuyordum ama üçüncü sınıfın ortasında, albüm projesi başlayınca okulu dondurdum. Kredilerimi buradaki okula transfer ettim. Türkiye’de ekonomi okuyordum, burada uluslararası işletme okuyorum. American Intercontinental University çok zor bir okul değil ama kredilerimi transfer edebildiğim ve en önemlisi YÖK’ün tanıdığı bir okul. 1,5 senem kaldı, İstanbul’a çok sık gidip geldiğim için hızlı bitiremeyeceğim galiba.


İSTANBUL’DA YAŞARKEN DÜNYAYA AÇILMAK ZOR


- Yurt dışına açılan pop starlarımız gibi, İngilizce parça yorumlamak planların arasında mı?


Tabii ki insan daha ileri gitmek, daha büyümek istiyor ama bu öyle kolay bir şey değil. Türkiye’de yaşayarak İngilizce şarkı yazamazsın ve söyleyemezsin. Benim kendim yazmam lazım o şarkıyı, üstünde uğraşmam lazım. O sözleri yazabilecek kapasiteye gelmem lazım. Yeni insanlar tanımam veya İngiliz bir bestecinin şarkısını düzgün söyleyebilmem lazım. İstanbul’da yaşayarak bu iş olmazmış gibi geliyor bana. Londra’da yaşıyor olmam bu yolda da bir adım ama daha çok zamana ihtiyacım var. Tam hazır olmadan başarısız bir deneme yapmak istemem açıkçası.


- Şu an bulunduğun yeri nasıl değerlendiriyorsun? 


Bir şeylere güvenip inanarak yola çıktık. İnsan günden güne daha çok oturtuyor fikirlerini ve isteklerini. Ben ilk albümü çıkartacağım zaman albümün yarım milyon satacağını tahmin edemezdim. Bu gibi şeyleri gerçekten de bilemiyorsun. Beş ayda inanılmaz bir satışa ulaştı, bu bir sürprizdi. Böyle şeyleri yaşaya yaşaya insan hedeflerini hep daha yukarı koyuyor, daha başarılı olmak istiyor, daha ileri gitmek istiyor, daha çok istiyor. Hiçbir zaman tatmin olmayacağım, en azından bunu kendimde gördüm. Kendimi elimden geldiği kadar geliştirmeye çalışıyorum, daha iyi şeyler yapmaya çalışıyorum. İki sene içinde iki albüm yapıp, iki kez Rumeli Hisarı ve Harbiye Açık Hava Tiyatrosu gibi İstanbul’un en önemli konser alanlarında konser vermem benim için gerçekten çok önemliydi. Bugün olduğum noktadan kesinlikle çok memnun ve mutluyum ama daha ileri gitmek istiyorum.


- İlk zamanlarda, her şey güzel ama sahnede tutuk olduğun konusunda eleştiriliyordun. Geçen zaman içinde bunu da geliştirebildiğini düşünüyor musun?


İlk zamanlar her şey bir yana, benim sahne tecrübem yoktu. Daha önce bir yerde çıkıp şarkı söylememiştim. Bu yüzden biraz şaşırdım, ne yapacağımı bilemedim. Ayrıca benim yaşadığımı, sahne tecrübesi olan bir insan da kolay kolay kaldıramazdı. İlk konserimi Adana’da verdiğimde, 8 bin kişi geldi. Bunlar benim için çok fazlaydı, zorlandım açıkçası ilk başlarda... Şimdi geldiğim noktada konserlerime gelen insanların çok mutlu ayrıldıklarını görüyorum. 


- En sevdiğin şarkıcı ve gruplar kimler diye sorsak...


Türkiye’den çok isim var. İnsanların onu dinlemem bunu dinlemem demesine çok şaşırıyorum. Ben herkesi dinliyorum. Hakikaten güzel şarkılar yapan insanlar ve bunun yanında çok iyi yorumcular var. Çok büyük ustalar var; Sezen Aksu bunlardan biri. Ajda Pekkan da severim. Türk pop müziğini dinlemiyorum diyemem yani, bana hoş gelen şarkıları severek dinliyorum. Genelde grup müziği dinlerim, MFÖ şarkılarıyla büyüdüm. Londra’da yaşamaya başladığımdan beri biraz koptum, burada İngiliz rock gruplarını dinliyorum, konserlerine gidiyorum. Benim için en önemlisi Coldplay diyebilirim. İngiliz rock müziğine merakım Travis’le başladı ama şu aralar Coldplay daha ağır basıyor.


DÖVMEM HAYAT FELSEFEMİ YANSITIYOR


- Şarkıların çok duygusal... İlişkilerinde de bu kadar duygusal mısın? Aşkı gerçekte de bu duygusallıkta mı yaşıyorsun?


Kendimle ilgili hakikaten gerçek duyguları yansıtıyorum. Hissettiğimi, aşka bakış açımı yazıyorum. İnsanların sözlerde yakaladığı o insan benim. İlişkilerimde duygusalım, zaman zaman korkağım, zaman zaman cesurum. Yaralandım da çoğu zaman, yaralamışımdır da... Ama aşkın da ötesinde normal hayatımda duygusalım ben. Arkadaşlarımla ilişkilerimde de bu böyle. 


- Bileğinin içine yaptırdığın dövmenin anlamı ne?


İki üç ay önce yaptırdım. İnternette bir akşam gezinirken Latin deyişlerine bakıyordum. "İstemek başarmanın yarısıdır" lafı gerçekten de çok doğru. 


Hocam beni sınıfta bıraktı


- Yabancı arkadaşların senin Türkiye’de ünlü bir şarkıcı olduğunu biliyorlar mı?


Türkiye’de işlerimden dolayı okulu zaman zaman ekmek zorunda olduğum için en azından hocalarıma bir şekilde söylemek zorundaydım. Nasıl bir işin içinde olduğumu bilen hocalarım var ama bildiği halde kaale almayan hocalarım da var. Geçtiğimiz dönem pazarlama dersini aldığım hocama bir mail yazarak, işimden ötürü dersine gidemeyeceğimi belirttim ve bana geri mail yazarak "Ben seni çoktan sınıfta bıraktım zaten" dedi.


Giyim konusunda profesyonel yardım alıyorum


Giyim tarzınla da çok dikkat çekiyorsun. Bu konuda profesyonel bir yardım alıyor musun?


Esasında ben giyim konusunda çok cesaretli biri değilim. Birlikte çalıştığım arkadaşım Ceyda Balaban’dan bu konuda profesyonel destek alıyorum. Beni giyim konusunda cesaretlendiren ve yönlendiren isim. Artık ben de onun gibi görebiliyorum diye düşünüyorum. Yaşımı ve içimdeki enerjiyi yansıtacak şekilde giyinmek istiyorum, üçüncü albümde bu daha da belli olacak. Kıyafetlerimi Londra’dan alıyorum; kimi şeyler için bütçemizin çok üstünde harcamalar yaparken, bazı şeyleri de akla gelmeyecek yerlerden komik fiyatlara alıyoruz. Kendi başıma alışverişe çıkmaktan yoruldum, gezerken gözüme çarpan şeyler olursa alıyorum. Çok acil bir şey almam gerekiyorsa Selfridges’a, Harvey Nichols’a gidiyorum. Oralarda her şeyi bulabiliyorum. Tek olan parçalar, giyilmemiş, düşünülmemiş detaylar üzerinde duruyoruz. Belli markalar yok ama ilk albüm sırasında Pringle çok kullandık.

0 comments:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Blogger Templates