30 Mart 2012 Cuma

İyi Ki Doğdun Yalın!


30.03.1980

Sevgili Yalın; Sözlerime başlamadan önce kalbinde ufacıkta olsa yerimiz olduğunu biliyorum ve fanlarına karşı duyduğun bu sevgiden dolayı sana çok teşekkür ediyorum. :) 
Biz beraber yaşlanmaya söz verdik. Nasıl söz verdiysek beraber de yaşlanıyoruz. Bak mesela sen ilk tanıştığımızda 24 yaşındaydın şimdi 32 yaşındasın. 8 yıldır beraber yaşlanıyoruz ve umarım bu beraberliğimiz sonsuz olur. :)  Aslında yazacak çok şey var ama yazmak istediklerimi buraya yazacak olsam site çöker herhalde. :) 
Kısacası 8 yıldır hayatımızda olan Aşktan Adam; İyi ki doğdun, iyi ki varsın!
Seni tüm kalbimizle seviyoruz ve seveceğiz...
Tüm YFC adına.

29 Mart 2012 Perşembe

Yarın 30 Mart!


Sevgili YFC Ailesi ;

30 Mart yaklaşıyor!! Bu süreçte ailemizi ayn ı çatı altında toplamak ve bizi herkesin tanımasını sağlamak adına bir yola başvurmaya karar verdik. Aylar öncesinden düşünülmüş bir durum aslında. Bazılarınız bana msg atarak bu durumdan bile bahsettiler :) Madem aynı şeyi düşünüyoruz madem aynı çatı altında toplanmak istiyoruz işte yapmanız gereken şey şu ;

Eğer '' Twitter '' kullanıcısıysan ;

1. Herşeyden önce 30 Mart'a kadar kesinlikle twitterdan Yalın'a mention atmak yasak!! kuralına uymalısın,
2. 30 Mart'a kadar senden ricam bu durumu herkese bildirmen. Benim senden istediğim yardımı sende aynen bu sekilde diğer arkadaşlarından isteyeceksin.
3. Herkese sıkı sıkı twitter'ın 30 Mart'a kadar yasak olduğunu tembihlemeyi unutma!! :)
4. Hashtag ( diğer anlamıyla TT ya da tweettrend ) olarak şunu yazıyoruz '' #iyikidogdunYalinsonsuzol '' 
5. En önemli rica bu hashtag'in dışına çıkmamak ve başka bir hashtag oluşturmamak!
6. Burada üzerimize düşen görev Perşembe gecesine kadar duyurabildiğimiz kadar bütün YFC AİLESİNE bu notu mesaj ya da mail olarak fısıldamak! :)

NOT : 30 Mart'da en güzel hashtag bize ait olsun!! :) 

#iyikidogdunYalinsonsuzol ... diyelim hep birlikte ;)

Nurcan UNAR..

17 Mart 2012 Cumartesi

Beyaz Show'dan Bir Kaç Gif! :)

Merhaba, yaptığım birkaç gifi paylaşacağım. Gifleri kaydederseniz büyürler diye umuyorum. :)

 



Yalın - Röportaj!



Tarihi: 2007
Başlık: Yalın Okul Yollarında!
İlkokula gittiğin zamanı hatırlıyor musun?
-Hatırlıyorum tabii.İlkokulda klasik bir heyecan vardır ya,anne babaya deli gibi gereksinim duyarsın.Bunları yaşadım ben de.Gerçi anaokuluna da gittim,ama yine ilkokulda da o şaşkınlığı yaşadım.

Okula gittiğin ilk günü hatırlıyor musun?
-O zamanlar ben çok sosyal bir çocuk değildim.Herkesle çabuk kaynaşamıyordum.Kendi başıma,evden uzakta kalacağım için çok üzülmüştüm.Ama bir iki gün sonra toparladım.

Ağladın mı?Hadi itiraf et
-Ağladım mı hatırlamıyorum,ağlamadım galiba,ama ağlasam da olurmuş yani.O kadar üzülmüştüm ki!Hatta çocukların çoğunun velisi okuldan gitmemişti.Benimkiler de okulun bahçesinde beni bekliyorlardı,hatta beslenme saatinde bana camdan pudingle elma suyu vermişlerdi

Okulla aran nasıldı,iyi bir öğrenci miydin?
-İlkokuldayken iyi bir öğrenciydim.Ataköy İlköğretim Okulu'ndaydım.O zamanlar o tarafta oturuyordum.Karnemin hepsi beşti.

Anne-baba gibi gördüğün öğretmenler vardır,öyle birini hatırlıyor
musun sen de?
-Benim Gül diye bir öğretmenim vardı,Adanalı'ydı.Türkiye'de verdiğim ilk konser Adana'daydı ve o da konserime gelmişti.Karşılaşamadım,ama bana söylediler.Ben de teşekkür ettim hemen.Çok sevdiğim ve unutamadığım bir insandır.

İlkokulda erkekler kızlardan nefret ederler,onlarla anlaşamazlar.O
dönem senin kızlarla aran nasıldı?
-Benim iyiydi.Dediğim gibi,çok çabuk sosyelleşemedim,ama ondan sonra da hep kız arkadaşlarım daha fazla oldu.

Ortaokulda St.Michel'Deydin;90-95 yılları galiba...O dönemlerde
hangi meslekle uğraşmayı hayal ederdin?
-Çok klişe olur mu bilmiyorum,ama o zamanlar pilot olmak isterdim.Bunun için hava harp okuluna gitmek,asker olmak gerekiyordu,ama ortaokul 2'de gerçekleri anladım.Bana göre bir şey değildi bu.Ama hala bilgisayar oyunlarında en çok oynadığım oyunlar,pilotlukla ilgili olanlar.

En sevdiğin dersi hatırlıyor musun?
-Okumayı öğrenmeyi çok seviyordum,edebiyatla aram iyiydi,ama matematik ve sayılarda da gayet iyiydim.Üniversitede de ekonomi okudum zaten.Geometriyi de çok severdim bu arada.

Fen?..
-Yok,hayır! Türkçe-matematiktim ben.ÖSS-ÖYS sınavlarda fll çekmiştim geometriyi.Hatta sınavlar geçip gitmesine rağmen,ben hala gazetelerdeki sınav sorularını çözerdim.Bu bulmaca gibi bir şeydi benim için.

Kopya çeker miydin?
Tabii ki çekerdim.Ama öyle çok abartılı değil.Eline ve sıraya yazanlar olurdu,ama ben sadece öndekinden,yanındakinden,konuşarak kopya alırdım.

İlk besteni okul yıllarında mı yaptın?
Ortaokuldaydım,ama o zamanlar sadece "yapabiliyor muyum" diye deniyordum.Arkadaşım bir kıza aşık olmuştu ve dörtlük gibi bir şey yazmıştı,şiir gibi...Ben de onu geliştirdim ve bir şarkı yaptım.Ondan sonra baktım ki,bir şeyler yapabiliyorum

Okuldayken kıyafetle ilgili sorunlar vardır.Forma,kravat,lacivert
ceket...Senin zamanında nasıldı durum?
-Çok komik bir şey var.Bizim inanılmaz disiplinli bir müdürümüz vardı.Şimdikiler de tanıyacaklardır,Nazım Bey diye.Onun koyduğu çok enteresan bir kural vardı,saçlarla ilgili.O dönemde ben de dahil,bütün erkek öğrencilerin saçları uzundu.

Uzun saç modası vardı herhalde?
-Herhalde...Biz uzatırdık saçlarımızı,o da gelip enseden keserdi.Bir yöntem bulmuştuk;enseler kısacık,ama öndeki saçlar arkada özenle taranmış;çeksen,önden enseye kadar geliyor.Adam sadece arkada takmıştı,uzun olmayacak.İstiklal Marşı'ndan sonra sıraya girerken,özellikle bizi beklerdi.Bizim grup beş altı kişiydi.Hemen merdivenlerin dibinde beklerdi,kafalarımıza bakardı.

Cebinde makas mı taşıyordu?
-Tabii,aynen öyle

Şimdi şöyle bir moda var okullarda;kravatlar bağlanmıyor,açık
geziliyor.
-Bizde de vardı o moda,hala bitmedi mi?Ama benim başka bir olayım vardı.Gömleğin içine tişört giyerdim ve gömleğin onönö açardım.Kravatı da böyle yanından takardım.Çok bağlamayı sevmiyordum.O da çok başıma dert oldu.Değişik renk gömlek giymek yasaktı,biz de hep giyerdik.Ceket giymek gerekiyordu,ceket giymezdik.İhtiyacımız olduğu zaman küçük sınıflardan alır onları giyerdik,kolları kısa gelidği için herkes bize çok gülerdiOrtaokulu anlat anlat bitmez.Tüm dergiyi doldurursunuz o zaman

Dolsun varsın,baya komikmişDisipline gittin mi?
-Evet,ceza aldım.Olacak şey değildi,hala inanamıyorum.Edebi metinler hocamızı bir gün çok sinirlendirdik.Bir gün girdi sınıftan içeri,sınıfta herkes bir yerde.Havalarda uçuşan kağıtlar,koşturan tipler...Zaten herkes ayaktaydı."Herkes yerine otursun,ses çıkartan veya ayağı kalkan olmayacak" dedi.Ben de ceketimi asmıştım,kalemimi de ceketin cebinde unutmuşum.Kalktım,kalemimi alacağım.Geldi, "Ne yapıyorsun sen böyle" dedi."Kalemimi alıyorum" dedim.O anda beni disipline gönderdi.Uyarı aldım.Orada birine bir şey yapması gerekiyordu,piyango bana çıktı.

Oysa çok yaramaz bir çocuk olamazmışsın gibi bir tip var sende.
Nasıl başarıyorsun tüm bunları?
-Ben çok yaramaz değildim,ama arkadaşlarım öyleydi;ben de onlarla beraber kaynıyordum.

Okuldaki ilk aşkını hatırlıyor musun?
-Aşık olduğum kimse olmadı maalesef sınıfta.Liseyle ortaokul hakında en büyük üzüntüm odur.Kızlarla beraber dışarı çıkardık,ama öyle çok büyük bir aşkım olmadı.Lisenin sonuna doğru bir kız arkadaşım oldu,ama başka okuldandı.

Okul dönemine tekrar dönmek ister miydin?
-İsterdim.Hayatımda hala var olan tüm arkadaşlarım hep lise dönemindendir.Onlardan hiçbir zaman kopamam.Ve kendi aramızda konuştuğumuzda,bir gün yeniden,aynı sınıfta,o şartlarda,birlikte olabilsek diye çok hayal kuruyoruz.Çünkü çok güzel zamanlardı.Bir de öğrenci olmak bambaşkı birşey.Anneden babadan parayı alıyorsun,okula gidiyorsun,başka hiçbir sorunun yok.

Ama okuldayken bunu farkında mıydın?
Orada çok sorunsuz ve çok güzel hayatlar var,ama o zaman çok da farkında olmuyorsun.Değeri sonradan anlaşılıyor.

Okulun ve öğrenciliğin ne kadar tatlı bir şey olduğunun farkında
olmayanlara bir mesaj vermek ister miydin?
-Kızlar,erkeklere oranla derslere daha bilinçli yaklaşıyorlar,daha çok çalışıyorlar,erkeklerden çabuk olgunlaşıyorlar,daha çabuk fark ediyorlar herşeyi.Onlar iyi yaptıkları şeyleri yapmaya devam etsinler,yeter zaten.Erkeklere öğüt verecek olsaydık;"haylazlık etmeyin" derdim

Çok mersi Yalın,az sonra sahne alacaksın.Biz seni tutmayalım.Ayvalık gençliği seni bekliyor.Hey Girl kızlarına son bir tavsiye vermeye,ne dersin?
-Okul yılları hayatları boyunca yaşayacakları en güzel günler olcak ve o yılları hep sevgiyle anacaklar.O yüzden bu günlerin tadını çıkartmaya baksınlar.Dersleri de ihmal etmesinler.. 

Yalın - Michael Show Röportajı!



Tarihi: 2006
Albüm öncesinde Yalın neler yapardı ? Müziğe nasıl başladın ? 

Albümden önce üniversitede öğrenciydim, Bilgi Üniversitesi Ekonomi bölümünde okuyordum.Bir yandan da müzikle uğraşıyordum, çok küçük yaştan itibaren şarkı yapmaya çalışıyorum.2000 yılında müzik hayatıma yön veren Selim Öztürk ile tanıştım ve albüm çalışmalarına başladık. Bu 2004 yılına kadar dört yıl boyunca sürdü.Hem kendi projemi şekillendirmek adına hem de doğru plak şirketini bulmak adına dört sene boyunca uğraştık.

“Zalim” adlı şarkını ne zaman yaptın, bu şarkı öyle yazılıp çizildiği gibi özel birine mi yapıldı ? 
İlk patlayan şarkım “Zalim” ile pek çok haber çıktı , şunu söylemek istiyorum bu şarkım bugüne kadar yazılıp çizilen insanlarla hiçbir alakası yok.”Zalimi” birisine bestelediğimi hatırlamıyorum , birisi için yapılmış olsaydı mutlaka hatırlardım, ama içimde birikmiş pek çok şeyinde katkısı vardır.Albüm çıkmadan bir sene önce yaptım bu şarkıyı , daha sonra demosu clublarda çalmaya başladı ve şarkı üzerine gittik.



İlk albümde bu kadar yüksek bir satış bekliyor muydun ? 

Dört ayda ulaşılan satış olan 450.000 ni bekliyordum desem yalan olur. Başarı bekliyordum , ama ilk dört ayda bu başarı elde edilince ve bu müzik şirketimin kapanması ile durmak zorunda kalınca üzüldüm.

İkinci albüm “Bir Bakmışsın” nasıl oluştu , çabuk gelmedi mi ? 

İlk albüm piyasada bulunamıyordu , Temmuzdan sonra üretilemedi oysa raflarda olması gerekiyordu.Birde Selim ile beraber iki albümün arasını açmayalım diye plan yapmıştık önceden bunu üzerine hemen ikinci albümün çalışmalarına başladık.Ben ilk albümün çıkış gününden itibaren bir senem için her şeyimi planlamıştım aslında ama dördüncü ay bunu değiştirmek zorunda kaldık ve yeni bir plan kurduk.Temmuz ayında şirketimin kapanış haberi ile yeniden planlar yapmaya başladım İkinci albümümün çalışmalarına sonbaharda başladık.Yine aynı ekiple çalıştım Kargo gurubundan Serkan – Selim – Ferhat – Burak , hep beraber stüdyoya girip canlı canlı aranjmanları yaptık Her bir şarkı üzerinde defalarca çalışıp aranjmanları oluşturduk herkesin ayrı ayrı düzenlemelerde katkısı oldu.


“Bir Bakmışsın” albümünü nasıl tanımlıyorsun ? Sözel ve müzikal anlamda nasıl bir albüm oldu ? 

Bu albüm için çalışırken stüdyoda kalma süremiz ilkinden daha uzundu.Daha iyi imkanlara çalıştık, sadece 2-3 ay boyunca ana düzenlemelere zaman harcadık.Dinleyenleri fazla rahatsız etmeyecek ,şarkı sözlerini içine iyice geçirecek melodiler var.Gitarla ilk şarkılarımı bestelediğim halini bozmamaya çalıştık.Selim Öztürk ile ortak bir fikrimiz var gitar ile bestelenen şarkıların yalın halleri insanlara daha sıcak gelir, tek bir gitarla dinlediğinizde çok etkilenirsiniz,çünkü o duygunun saf halidir ve duygunun en iyi anlatıldığı haldir.Onu fazla bozmadığınız zaman algılanması ve beğenilmesi daha kolay oluyor.Bu albümün öyle bir püf noktası var. Şarkıların aranjmanlarının birbirine fazla benzememesine özellikle dikkat ettik.Her şarkının kendi içinde bir ruhu karakteri var , ona çok dikkat ettik.Her şarkının bir kalbi vardır onun yakaladığınız zaman ve onun üzerine gittiğiniz zaman iyi aranjmanlar oluşturduğumuzu düşünüyorum.


Şarkıların içinde en fazlası ile hissettiğin şarkın hangisi ? 

Her iki albümde de duygusal olarak öne çıkan şarkılar arasında ikinci albümde “Keşke” birinci albümde ise “Meleklerin Sözü Var” yer alıyor.”Keşke”nin düzenlemesi bir buçuk saat sürdü ve bu aranjman çok hoşuma gidiyor.Albümde yer alan tek alaturka şarkım .”Eyvahlar Olsun” un ilginç bir hikayesi var . İnternettten gelen mailleri sürekli okumaya çalışıyorum,bana rutin bir biçimde mail atan bir dinleyicim bana sürekli olarak aşık olmak istediğini ve aşkı bulamadığından yakınıyordu . Bir süre sonra aynı dinleyici bana aşık olduğunu ama yine mutsuz olduğunu söylüyordu.Bende bunun üzerine boşver aşk zaten rahatsızlanmaktır dedim ve bu şarkı öyle çıktı.


Albümünü aynı zamanda L.P. olarak da yayınlanması fikri nasıl doğdu ? 

Plakları çok seviyorum, bunun için “Bir Bakmışsın” adlı albümümü plak olarak basmak istedim. Bunun sebepleri arasında ilk kliple başlayan ve konsere kadar devam eden bir plak konseptimin de devam etmesi var.Ayrıca plakların yeniden satılmaya başladığı bir dönemde Türkçe plaklarda bir boşluk vardı buna öncü olalım dedik ve albümü plak olarak da bastık.

Yalın - Hürriyet Gazetesi Röportajı!



Tarih: 26-07-2007 
Hürriyet Gazetesi

Evlilik 35'inden sonra

Yalın, uzun süren sessizliğini bozarak özel hayatıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Yaklaşık dört yıl önce kendisini görmeden hit şarkısı "Ellerine Sağlık"ı dinleyip bayıldığımız Yalın, geçen bu süreçte efendi kişiliği ve sade duruşuyla kendini de çok sevdirdi.Son albümü "Herşey Sensin"le yine beğeni toplayan Yalın, şu sıralar 29 Temmuz’da Most Açıkhava konserlerinde sahneye çıkacak olmanın heyecanını yaşıyor. Sürprizleriyle hayranlarını şaşırtmayı hedefleyen sempatik şarkıcı, konser öncesi Harbiye Açıkhava sahnesinde Hello dergisinin sorularını yanıtladı.

"Herşey Sensin" sevildi mi?
- Duyumlarım pozitif, aaaif verici. Bunun ödüllerini dört senedir topluyorum. İlk albümümden beri Harbiye Açıkhava’da konser veriyorum. Demek ki seviyorlar.
Açıkhava’da beşinci konserin olacak, hayranlarını neler bekliyor bu konserde?
- Önceki konserlerimde hiç yapmadığım şeyler var, izleyenler çok şaşıracak. Verdiğim en büyük konser olacak diye düşünüyorum. 
Tanındıktan sonra hayatında neler değişti?
- Unutamayacağım mutluluklar, hazlar yaşadım. Çok motive oldum, çok beslendim. Kaç yaşına gelirsem geleyim, albümün ilk çıkış zamanını unutmam mümkün değil. Şarkım herkesin dilindeydi ama hiç klip yoktu, beni tanımıyorlardı. Çok eğleniyordum bu durumla.
İlk çıkışta çok kaygıların oldu mu?
- Albümüm dört ayda 550 bin sattı, Universal kapanmasaydı belki milyon satacaktı. 150 binlik satışa tamamdım. 150 bin olsa ağlarım diye düşünüyordum, bu rakamı iki günde sattık. 
Şimdi hayallerinde ne var?
- 500 bin kişinin hayalini kuruyorum. Yabancı bir ülaaae gittiğim zaman 10 bin kişiye konser vereyim hep birlikte şarkılarımı söylesinler istiyorum. Hayallerin sonu yok.
Hangi sahnede olmak istiyorsun?
- Londra’da, Royal Albert Hall’da... Sadece Türkler değil Avrupa’da da insanlar beni tanısın istiyorum. Almanya, Londra, Fransa’da birkaç bin kişiye konser verebilecek kapasitem var. Onu büyütmek önemli.
"Herşey Sensin"e dönecek olursak, albümde sana dokunan şarkılar hangileri?
- "Alışmak Zorundayım"... Duygulanarak söylemiştim, dinlerken de duygulanıyorum. İki sene önce Londra’da yaşarken yapmıştım. 
Kimdi alışmak zorunda olduğun?
- Hatırlamıyorum. Hatırlıyorum tabii de söylemem.
Çok kişiye "Herşey Sensin" dedin mi?
- Demedim. Çok kişiye dendiği zaman kıymeti kalmaz. Ağzımdan kolay çıkartamıyorum lafları. Çıkarttığım zaman hakikaten değmesi, lafın da anlamını kaybetmemesi lazım. Herkes birbirine "canım, cicim" der, benim "canım" demem için öyle hissetmem lazım.
Artık dört yıl öncesine oranla daha yalın bir Yalın mı var karşımızda?
- Dört senede kişiliğim değişmez. Şımarmışımdır biraz, kabul ediyorum, ama çok fazla değil. Sadece bu albümde biraz daha olgun, sözlerini daha net ve cesurca söyleyen bir Yalın var.

Laf atmaya çalışanlar oluyor mu?
- Çok fazla oluyor. Koruma kalkanıma çarpıp geri dönüyorlar. Kulağımdan içeri giriyorlar, ama aklımdan içeri girmiyorlar. 
Bir star gibi yaşıyor musun?
- İstediğim gibi yaşıyorum, istediğim gibi giyiniyorum. Pahalı yerlerden de alışveriş yapmayı seviyorum, çok ucuz yerlerden de. 
Biraz da özel hayat konuşursak, biri var mı hayatında?
- Yok. Eksik hissediyorum kendimi. Niye yok bilmiyorum. Biriyle karşılaşacaksan, karşılaşırsın sonunda. "Hayatımın devamını beraber geçirmek istediğim insan" diyeceğim biriyle son zamanlarda karşılaşmadım.
Önceki kız arkadaşınla artık görüşmüyorsun değil mi?
- Görüşmüyorum. Yok, bitti. 
Evlilik için neler diyeceksin?
- Evliliği 35 yaşından sonra düşünmeye başlayacağım. Kariyerin bir noktasına gelip de "Bundan daha ilerisini düşünüp bir aile sahibi olmak istiyorum" dediğin zaman, tamamdır artık. Getireceği dezavantajları da kabullenmen lazım. Onun için ben 35 yaşından sonraya attım bu düşünceleri... Evlilik ne zaman olur, onu bilmiyorum.
Nasıl bir kadın etkileyebilir seni?
- Güzel gülmesi lazım en önce. Enerjik olması lazım. Gözlerinden anlarım zaten. 
Güzel olması önemli mi?
- Çok güzel olup da içinde hiç hayat olmayan insanlar gördüm ben. Önemli olan içinde hayat, yaşam sevinci olması.
Nasıl birinden kaçarsın?
- Soğuk ve sevimsiz. Şu ana kadar sevimsiz bir kız arkadaşım olmadı.
Utangaç biri misin? İlk adımı atar mısın?
- Atıyorum bir şekilde de zor oluyor. Uğraşmam gerek. Çekingenimdir. Utangacım. Çok iltifat eder misin kız arkadaşına?
- Etmek isterim ama çok söyleyemeyeceğim bir şey. Onu ilişki bittikten sonra şarkılarda söyleyip, ilişki için bir işe yaramadığını gözlemliyorum. Ama kendim için bir işe yarıyor. Benle beraber sonsuz oluyor.
Kadınlar seni çok üzdü mü?
- Üzdüm de üzüldüm de.
Aşk acısı çeker misin?
- Aşk acısını tabii ki yaşıyorum. O durumda odamdan çıkmam. Uyumak iyi gelir. Şarkılarımda da çok yazdım bunu. Uyursun, uyanırsın, iki dakika harikadır herşey, üçüncü dakika başlar yine. En kısa zamanda yine uyumak gerekiyor.
Ayran gönüllü biri değilim
- Çok hayal kırıklıkları, aşk acıları yaşadın mı?
Yaşadım. İnsanı büyütür bunlar. Hayal kırıklıkları insanı besler. Hepsi birer öğreti. Onların iyi tarafını görüp beslenmeye çalıştım. İnsanların olgunlaşması kestirme yoldan olmuyor. Böyle göre göre, hayal kırıklıklarıyla kendini geliştiriyor.
- Şıpsevdi biri misindir?
Koç burcunun özelliği galiba, ilişkiye çok konsantre olamıyorum. Biraz daha özgürlük isteyen bir ruhu var Koç’ların. Kendi alanları olsun istiyorlar. İlişkime çok zaman harcamayıp karşımdakini de üzmek istemem. Kendi geleceğimi, kariyerimi düşünüyorum. Mantık olarak bunu düşünmem lazım şimdi. Kalbi de geri planda bırakmış oluyorsun. Ancak ayran gönüllü değilim. Aşık olduğumu zannetmem, aşık olurum yani.

Yalın - Hürriyet Gazetesi Röportajı!


Tarih:31-07-2005
Hürriyet Gazetesi
Yazar: Suat Kavukluoglu
Başlık: Acilen asik olmam lazim yoksa sarki yapamayacagim ve üçüncü albüm zora girecek…
IKINCI ALBÜMÜ 'BIR BAKMISSIN'I GEÇTIGIMIZ AYLARDA ÇIKAN YALIN 4 AGUSTOS'TA RUMELIHISARI'NDA 

Ufak tefek bir adam, artik biliyorsunuz. Bir yandan "ailenin en sevimli çocugu" gibi görünüyor, içli içli sarkilar söylüyor ama bir yandan da röportaja o havali pop sarkicisi cipi ve günes gözlükleri ile gelmeyi ihmal etmiyor. Kendinden emin, ne dedigini, neyi nasil yapmak istegini iyi bilen biri. Öyle sarkilari tuttu, albümleri çok satti diye havalara girmis, kendini dünyanin merkezi zanneden bir hali de yok. "Benim kendimi dünyanin merkezi hissedecegim tek yer ancak sahne olabilir" diyor. Adi Hüseyin. Soyadi Yalin. 25 yasinda. 1.5 yil oldu hayatimiza gireli. Bir sabah bir uyandik ki her yerde onun "Ellerine Saglik" sarkisi çaliyor. Ilk baslarda sarki sadece radyolara gönderildigi için kimsenin bu sarkiyi söyleyen adamla ilgili en ufak bir fikri yoktu. Sonra yavas yavas göründü, sarkilarinin ünü kisa sürede aldi yürüdü. Derken albümünün en iyi sattigi dönemde bagli oldugu müzik sirketi kapandi ve ne yazik ki bir daha o çok satan ilk albümü raf yüzü göremedi. Tabii bu arada "tek atimlik barut, ikinci albümde kesin silinir gider" yorumlari da yapilmadi degil. Ama o bütün bunlara ikinci albümü "Bir Bakmissin" ile cevabini vakit geçirmeden verdi. Albüm kisa sürede müzik listelerinin zirvesine yerlesti, hâlâ da konusulmaya devam ediyor. Türkiye'nin dört bir yanindaki konserleri dolup tasiyor, insanlar iki albümündeki bütün sarkilari birini bile atlamadan ezbere söylüyor. Yalin için simdiden pop müzigin yeni fenomeni oldu diyebiliriz. Biz de nasil degerlendiriyor bütün olanlari, nereden nereye yol aliyor serüveni diye merak ettik, 4 Agustos Persembe gecesi Rumelihisari konseri öncesinde kendisiyle bir araya geldik. 

Iki albümle çok kisa bir sürede büyük ilgi gördünüz. Bu basarinin sirri nedir sizce?

-Bu basarida prodüktörüm Selim Öztürk'ün büyük payi var. Ben onunla 2000 yilinda tanistim. Onun benim gidisatimin sekillenmesinde çok fazla fikri ve emegi oldu. Bu isi küçük yaslardan beri yapmaya çalisan biriyim. Gideceginiz dogru yolu prodüktörler belirliyor. Ilk tanistigimiz günden itibaren ne yapmamiz gerektigini biliyorduk, zaman içinde iyice emin olduk. Birinci albümü yayinlarken albümün sound'undan sarkilarin vermesi gereken hissiyata kadar her sey bizim kafamizda belliydi. Bu basarinin en büyük sirri anlasilmis olmak. Birinci albüm basarisiz olsaydi da biz üzerine gidecektik. Çünkü bu ise sonuna kadar inanmistik. 

Israrci davrandiniz yani...

- Evet, kesinlikle. Bugün gördügüm tablo yanilmadigimi gösteriyor. Demek ki dogru hesaplar yapmisiz. 

Nasil hesaplar onlar? Yalin, ne olmayi hedefliyordu? Bir popstar mi, yoksa romantik, kendi halinde belli bir kitle tarafindan sevilmesi planlanan bir sarkici mi?

- Her zaman hedefleri hayal gücünüzün elverdigi ölçüde yukari koymak lazim. O zaman hep ileri gitmek istersiniz, tatmin olmazsiniz. Tabi ki Türkiye'de en iyi olmak hatta Türkiye sinirlari disina da çikip insanlarin gururu olmak en büyük hedefler. Bunlarin olmasi için de yapmaniz gereken kisa vadeli hedefler var. Ben bu sarkilari insanlara gitarla çaldigim zaman çok etkileniyorlardi. O zaman dedik ki biz aranjmanlari yaparken bu ruhu bozmayalim, olabildigince sade bir sey yapalim. Hedefimiz suydu, öyle bir albüm olsun ki var olan pop müzik sound'undan baska bir yerde dursun ve de daha sade, samimi olsun. Zannediyorum insanlar da bunu sevdi. 

Normalde nasil müzikler dinlersiniz?

- Ben genelde rock agirlikli müzikler dinliyorum. Grup müzikleri beni çok etkiliyor. Selim'le de ilk tanistigimizda, ben Selim'e Travis'i örnek göstermistim, böyle bir sound ve vokal istiyorum diye. O da bana "Saka yapiyorsun, ben de sana onlarin CD'sini getirdim" dedi. Böyle ilginç bir tesadüf. Travis'in vokalinin ses tonu bana benziyor ve Selim'le beraber ona benzer bir sekilde söylememiz lazim diye düsündük. Ayrica ikimiz de Ingiliz rock gruplarini severiz. Zaten benim albümüm de grup mantigi ile yapilmis bir albümdür. Kargo'dan Koray'i çikardiginizda geriye kalan ekiple yapildi bütün albüm. Insanlara degisik gelen sey de bu sanirim. 

Peki böyle rock agirlikli müzikler dinleyen bir kisinin hayattaki tercihi neden pop müzik yapmak olur?

- Ben yolumu pop müzik olarak çizmedim. Yaptigim müzigi her hangi baska bir yerle de sinirlamak istemedim. Bu sarkilar benim içimden çikan sarkilar ve biz bu sarkilarin dogru aranjmanlarini yapmaya çalistik. Su kitle benim sarkilarimi dinlesin demedim. Bu pop dinleyicisine de ulasabilir, rock dinleyicisine de. 

Enteresan bir sekilde sarkilariniz birbiriyle hiç ilgisi olmayan kitlelere de ulasti. Ne kadar farkindasiniz bu durumun?

- Ben de çok farkli geri dönüsler aliyorum bu konuda. Biz hiç Türkçe sarki dinlemiyorduk ama senin sarkilarini dinliyoruz diyen çok insan var. Ayni sekilde rock müzik dinleyip benim sarkilarimi da sevenler var. Bizim amacimiz da böyle genis bir kitleydi. 

On yil önce bu albümü yayinlamis olsaydiniz, ne olurdu hayal edebiliyor musunuz? Daha mi kolay olurdu isiniz, daha mi zor?

- O zamanlar ben on bes yasindaydim ve çok da farkinda degildim insanlarin nasil müzikler dinleyip, nasil seyler bekledigini. 

Biz o yillardan egosu siskince, kendini dünyanin merkezi zanneden pop sanatçilarina asinayiz. Sizde hiç öyle bir sey yok gibi duruyor. Siz ne biçim pop sanatçisisiniz? Hiç öyle benim sarkim da meshur oldu, çok sattim, artik beni kimse tutamaz gibi triplere girmediniz.

- Benim de kendimi dünyanin merkezi hissedecegim bir yer var. Orasi da sahne. Onu ben 3 Haziran'daki Açikhava konserimde kesfettim. Hakikaten sahnede mutlu olup, onlara bir sey vermek istiyorsan kendini dünyanin en önemli adami zannedecegin tek yer orasi. "Burasi benim mekanim" demeniz lazim orada. Çünkü sahnede en önemli rol senin. Ama hayatin geri kalan kisminda her seyin farkinda olarak yasanmali. Dünyanin merkezi benim dediginde, etrafinda olup biten hiç bir seyden haberinin olmasi mümkün degil. Bu da insana çok büyük hatalar yaptirir. 

Sahne performansiniz ilk çiktiginizda elestiriliyordu, donuk bulunuyordu. Gitgide daha iyi görünüyorsunuz sahnede.

- Ister istemez ilk performanslarimda öyle bir sikinti vardi çünkü benim daha önce hiç sahne tecrübem olmamisti. Simdi çok daha iyi hissediyorum çünkü alistim. Hatta yavas yavas sahnede kendi kurallarimi koymaya basladim. 

Gerçi daha yeni "Açikhava'da hayal kirikligi yaratti" gibi bir haber çikti. Nedir problem? Klasik, çamur at izi kalsin hikayesi mi?

- Bu, sadece benim degil o konser için çalisan herkesin kaderi ile oynayan bir sey. Tabii ki böyle bir haber yaparsiniz ama daha konser baslamamisken fotograf çekip de "Yalin Açikhava'yi dolduramadi" demek çok hos olmuyor. Ama ben 25 yasinda biri olarak hem de ikinci konserimde oraya 3000 kisi getirmissem bu bir basaridir. 

Biliyorsunuz biz bayiliriz böyle sivrilen basarilarla ugrasip onlari taslamaya. Sizin de çok fazla üzerinize geliniyor, hep bir açiginiz yakalanmaya çalisiliyor. Bütün bunlara alisabildiniz mi? Ne kadarini tahmin ediyordunuz?

- Bu kadar insanlarin ilginç olup insanlik disi hareketler yapabilecegini tahmin etmiyordum. 

Çok düzgün bir portre çiziyorsunuz. Edepli, terbiyeli, iyi aile çocugu... Hiç falsonuz yok mudur sizin?

- Olmaz olur mu canim, benim de falsolarim mutlaka vardir. Benim de sinirle yaklastigim, kötü davrandigim, yanlislikla kirdigim insanlar vardir. Ama ben içimde onun vicdan muhasebesini yaptigimda gidip hatami tamir etmeye çalisirim. 

Bu kadar düzgün görünüyor olmaktan rahatsizlik duydugunuz oluyor mu? Çünkü ister istemez imajlar gerçek kisiligin önüne geçiyor, onu hapsedebiliyor...

- Insanlara yansiyan benle ilgili fotograftan rahatsizlik duymuyorum çünkü o fotograf sayesinde benim yaptigim sarkilar dinleniyor. Insanlara kendinizle ilgili baska fotograflar gösterdiginizde sarkilar unutuluyor. O zaman "bu adam böyle seyler de yapiyormus" diye baska bir yere koymaya çalisiyorlar sizi. Benim istegim insanlari müzige ve sarkilara konsantre etmek, onu da basardigimi düsünüyorum. Bunu basarmak için çok fazla sivri hareketler yapmamak lazim. Ben de sivri seyler yasiyorum ama bunu insanlarin gözüne sokmamaya özen gösteriyorum. 

Bu, hayatinizi kisitlayan bir sey degil mi?

- Ama o imaj benden çok uzak bir sey degil ki. Baskalari tarafindan olusturulmus bir sey olsa ve ben öyle bir adam olmasam tabiI ki yaptiklarimi o zaman törpülerim. Sadece özel hayatimi biraz izole yasiyorum. 

Dediniz ya bu imaj sayesinde sarkilarim dinleniyor. Bir albüme ya da sarkilara dikkat çekmek için illa ki romantik adam, iyi aile çocugu ya da marjinal kiz gibi imajlara mi ihtiyaç var?

- Kendi sarkilarini yazan biri iseniz, insanlar sizi hiç görmese bile sarkilarinizdan yola çikarak "bu adam böyle bir adam" gibi yorumlarda bulunabiliyor. Böylece kendince sizi anlamis oluyor. Ama siz onun kafasindaki imajin tersi bir adam çikarsaniz, o zaman kopuyor sizden. Insanlarin hali tavri ister istemez kendi projesini ve imajini da olusturuyor. 

ÜÇÜNCÜ ALBÜMÜM FARKLI OLACAK 

"Ikinci albümüm, özellikle birincisine benzesin istedim" diyorsunuz. Neden böyle istediniz? Bir sey çok tuttu diye onun tekrari bir sey yapmak dogru mu?

- Biz, birinci albümde bir tarz ve yol belirlemeye çalistik. O yol, birinci albüm sonunda az çok kendini belli eder bir hale gelmisti. Ikinci albüm, birincisi tutsa da tutmasa da yine birinciye benzeyecekti. Bu, Selim'le aldigimiz bir karardi. Çünkü insanlarin bir seylerin farkina varip iyice sindirmesi için bir devamliligi olmasi lazim. O yüzden iki albüm birbirine benziyor. Ama artik üçüncü de yeni bir seyler yapmamiz gerekiyor. Ilk albüm 5.0, ikincisi 5.1 versiyondu, üçüncü albüm 6.0 olmak zorunda. 

Sizinle ilgili sik karsilastigim bir yorum "Ben bu çocugun varligindan rahatsiz degilim ama çok da gerekli olmadigini düsünüyorum. Olsa da olur olmasa da" Ne diyorsunuz bu yorumlara?


- Böyle bir düsüncenin söylenmesine gerek yok ki. Ben bir insanla ilgili nötr olsam onunla ilgili hiç bir sey söylemem ki. Mesela suradaki koltukla ilgili hiç bir fikrim yok ve hiç de ilgilendirmiyor beni. Hiç bir sekilde ondan bahsetmeyecegim mesela. 

HÁLÁ YAPTIGIM ISLERDEN VE GIDISATIMDAN MUTSUZUM 

Insan kendi kendine geldigi yeri konumlandiramaz, konumlandirmamali. Sunu söyleyebilirim çevremde benim iyi yönde gittigimi düsünen çok fazla insan oldugunu biliyorum. Ama ben hayatim boyunca hiçbir zaman "bu is tamamdir" diyebilecegimi sanmiyorum. Çünkü ben hala kendi gidisatimdan ve yaptigim islerden mutsuzum. En iyi yapana ve ben tatmin olana kadar da çalismaya, elimden geleni yapmaya devam edecegim. Belki benim su anda oldugum yer birçok insan için çok yeterli olabilir ama benim her gün yeni bir seyler geliyor aklima. Her gün aksayan bir seyler buluyorum. Karakterle de alakali galiba bu. Mükemmeliyetçi bir adamim ben. 

PLAK SIRKETI KAPANINCA HER SEYI YENIDEN PLANLAMAK ZORUNDA KALDIK 

Biz ilk albümde Universal ekibi ile bir yola girmistik, ama sirket kapaninca benimle ilgili her seyi yeniden planlamak zorunda kaldik. Bu bizi yipratti ve yordu. Ikinci albümü daha öne almamiz gerekti. Bir de ilk baslarda ne oldugunu anlayamadim. Bize sürekli bu durumun düzelecegi söyleniyordu ama bir yerden sonra gerçegi kabul etmek zorunda kaldik. Albüm raflarda olmamasina ragmen bir sekilde Yalin devam etmeliydi. O dönem zor bir karar verdik ve yeni bir klip çektik. Iyi ki de yapmisiz çünkü kariyerim için bu gerekliydi.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Blogger Templates